Merhametli
oluşu:
a)Ümmeti için çok merhametliydi Onlar için daima kolay olanı seçerdi
örn:Namazdayken çocuk ağlaması duyarsa
namazı hızlı kılardı
Ayet:’’Ey
inananlar andolsunki içinizden sizin
sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen size düşkün şefkatli ve merhametli bir
peygamber gönderilmiştir’’Tevbe 128
b)İnanmayanlara merhameti: Onlar için çok üzülür kurtuluşları için hep dua
ederdi
’’Ey Muhammed bu söze inanmayanların
ardından üzülerek nerdeyse kendini mahvedeceksin’’
Taif dönüşü kendisini taşlayanlara dua etmesi bunun en çarpıcı örneğidir.
c)Bütün canlılara merhameti:Mute savaşından önce orduya hitaben
‘’Düşmanlarınızla savaşın ancak
kadın çocuk ve din adamlarına şefkatli
davranınız.Ağaçları kesmeyiniz.
Asla kimseye beddua etmemiş
ve kimseye vurmamıştır
NAAT
Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi!
Düşkünlerin kanadıydın
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey resul,
Nerde kaldın ey nebi!
Arif Nihat ASYA (Dualar ve
Âminler, s. 64)
Hz. Muhammed insanların
hayvanları sevmelerini öğütlemiştir.
Hz. Muhammed tüm canlılara karşı
merhametliydi. Hayvanların da hakları olduğunu insanlara öğretti. Hayvan
sahiplerinin hayvanlarına iyi bakmalarını, taşıyabileceklerinden fazla yük
yüklememelerini isterdi. Kendisi de öyle yapardı.
Arkadaşlarıyla bir yolculuk
sırasında dinlenmek amacıyla bir yerde konakladılar. Bir kuş oradaki ağaçlardan
birine yuva yapmıştı. Bazıları kuşun yuvasındaki yavrularını aldılar. Bunu
gören kuş çırpınmaya başladı. Kuşun bu hâlini gören Hz. Muhammed, " Kim
bu hayvancağızın yavrusunu alıp onu ıstıraba attı?Yavrusunu hemen geri
verin!" dedi (Ebu Davut, Cihat, 122, Nü.: 2675). .
Büyük küçük herkesle güzel konuşur kimsenin sözünü kesmezdi
Çağıran kim olursa olsun davetlere
giderdi derdini anlatmaya gelenleri
sonuna kadar dinler çare arardı
Fakirliğinden dolayı kimseyi küçümsemez
zenginliğinden de kimseyi övmezdi
Allah Rasûlü, yaratılmışların en merhametlisiydi. Onun bütün zamanları kuşatan merhametinden, insanlar, hayvanlar ve tüm mahlûkat nasiplendi.
YanıtlaSilMerhamet, acımak ve şefkat etmekti. Affetmek ve esirgemekti. Merhamet, Allah’ın Rahmân isminin bir tecellisiydi. Merhamet, son Peygamber’in en büyük özelliğiydi.
Efendimiz Zeyd b. Hârise ile birlikte Taif’e gittiğinde, Taif halkı ona kötü davranmıştı. Kendilerini İslam’a davet eden Hz. Peygamber’e hakaret etmiş, kovup alay etmişlerdi. Efendimiz’i ve Hz. Zeyd’i çocuklara ve şehrin ayak takımına taşlatmışlardı. Atılan taşlarla ayakları kanayan Rasûlullah’ı korumaya çalışan Hz. Zeyd de başından yaralanmıştı.
Hüzün yılıydı, Allah Rasûlü eşini ve amcasını kaybetmişti, sevdiklerinin acısı daha çok tazeydi. Rasûlullah üzgündü, yorgundu, bitkindi. Efendimiz ve Hz. Zeyd zorlukla bir bahçeye sığındılar ve Rasûlullah orada dua etti:
“Allah’ım! Güçsüzlüğümü, çaresizliğimi, insanlar tarafından hor ve hakir görülüşümü sana arz ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin zayıf görüp üzerine yüklendiği çaresizlerin Rabbi sensin. Eğer bana karşı bir gazabın söz konusu değilse, başıma gelen bu belalara, çektiğim bu sıkıntılara aldırmam. Ancak senin rahmetin bunları da göstermeyecek kadar geniştir.” (İbn Hişam, cilt 2, s. 68.)
O dua ki, iki cihan güneşinin mübarek dilinden dökülüyordu. Ayakları kanayan, canı acıyan, yüreği acıyan ve çaresizliğini Rabbine arz eden Merhamet Peygamberi’ni yüce Allah merhametiyle teselli etti.
Hz. Cebrail gelerek şöyle dedi: “Allah, insanların senin hakkında söylediklerini işitmiştir. Onların seni korumaya yanaşmadıklarını da biliyor. Eğer sen istersen Allah, şu iki yalçın dağı üzerlerine çöktürüp onları helak edecek.”
O ki, şefkat ve Merhamet Peygamberi'ydi. Taif halkına beddua etmedi, haklarında kötülük dilemedi, affetti, merhamet etti:
“Hayır, ben lanet okumak için değil, âlemlere rahmet olmak için gönderildim.” “Ben Rabbim’den, onların neslinden gelecek insanlardan, sadece Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan bir nesil lütfetmesini diliyorum.”
O ki, kendisine ve ashabına eziyet ve işkence eden Mekkeli müşriklere, kıtlık zamanında aç kaldıklarında erzak göndermişti.
O ki, eziyet görüp kovulduğu, hicrete mecbur bırakıldığı Mekke’ye, fetihle birlikte tekrar döndüğünde intikam değil, gönül almıştı.
Çölde yaşayan Müslümanlardan bazıları Rasûlullah’ın yanına geldiklerinde O'nun çocukları öpüp sevdiğini görünce şaşkınlıkla:
“Siz çocuklarınızı öpüyor musunuz?” diye sordular. Hz. Peygamber “evet” deyince:
“Ama biz vallahi çocukları öpmeyiz” dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
“Allah sizin kalbinizden merhameti söktüyse ben ne yapabilirim” buyurdu.
O ki, çocuklara karşı çok merhametliydi. “Ben bazen uzatmak niyetiyle namaza başlarım. Fakat bir çocuğun ağlayışını duyar ve annesinin ona düşkünlüğünü bildiğim için namazı kısa tutarım” demişti.
O ki, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü cahiliye ve zulüm devrinde merhameti getirdi. İnsanlığa merhameti öğretti, ümmetine merhameti tavsiye etti.