4 Mart 2019 Pazartesi

Hz Muhammedin Merhameti

Merhametli oluşu:
a)Ümmeti için çok merhametliydi Onlar için daima kolay olanı seçerdi
örn:Namazdayken çocuk ağlaması duyarsa namazı hızlı kılardı

Ayet:’’Ey inananlar andolsunki içinizden  sizin sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen size düşkün şefkatli ve merhametli bir peygamber gönderilmiştir’’Tevbe 128

b)İnanmayanlara merhameti: Onlar için çok üzülür kurtuluşları için hep dua ederdi
’’Ey Muhammed bu söze inanmayanların ardından üzülerek nerdeyse kendini mahvedeceksin’’
  Taif dönüşü kendisini taşlayanlara dua etmesi bunun en çarpıcı örneğidir.

c)Bütün canlılara merhameti:Mute savaşından önce orduya hitaben ‘’Düşmanlarınızla savaşın ancak
kadın çocuk ve din adamlarına şefkatli davranınız.Ağaçları kesmeyiniz.
Asla kimseye beddua etmemiş ve kimseye vurmamıştır


NAAT
Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi!
Düşkünlerin kanadıydın
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey resul,
Nerde kaldın ey nebi!
Arif Nihat ASYA (Dualar ve Âminler, s. 64)

Hz. Muhammed insanların hayvanları sevmelerini öğütlemiştir.
Hz. Muhammed tüm canlılara karşı merhametliydi. Hayvanların da hakları olduğunu in­sanlara öğretti. Hayvan sahiplerinin hayvanlarına iyi bakmalarını, taşıyabileceklerinden fazla yük yüklememelerini isterdi. Kendisi de öyle yapardı.
Arkadaşlarıyla bir yolculuk sırasında dinlenmek amacıyla bir yerde konakladılar. Bir kuş oradaki ağaçlardan birine yuva yapmıştı. Bazıları kuşun yuvasındaki yavrularını aldılar. Bu­nu gören kuş çırpınmaya başladı. Kuşun bu hâlini gören Hz. Muhammed, " Kim bu hayvanca­ğızın yavrusunu alıp onu ıstıraba attı?Yavrusunu hemen geri verin!" dedi (Ebu Davut, Cihat, 122, Nü.: 2675). .

Büyük küçük herkesle güzel konuşur   kimsenin sözünü kesmezdi
Çağıran kim olursa olsun davetlere giderdi    derdini anlatmaya gelenleri sonuna kadar dinler çare arardı

Fakirliğinden dolayı kimseyi küçümsemez zenginliğinden de kimseyi övmezdi

1 yorum:

  1. Allah Rasûlü, yaratılmışların en merhametlisiydi. Onun bütün zamanları kuşatan merhametinden, insanlar, hayvanlar ve tüm mahlûkat nasiplendi.

    Merhamet, acımak ve şefkat etmekti. Affetmek ve esirgemekti. Merhamet, Allah’ın Rahmân isminin bir tecellisiydi. Merhamet, son Peygamber’in en büyük özelliğiydi.

    Efendimiz Zeyd b. Hârise ile birlikte Taif’e gittiğinde, Taif halkı ona kötü davranmıştı. Kendilerini İslam’a davet eden Hz. Peygamber’e hakaret etmiş, kovup alay etmişlerdi. Efendimiz’i ve Hz. Zeyd’i çocuklara ve şehrin ayak takımına taşlatmışlardı. Atılan taşlarla ayakları kanayan Rasûlullah’ı korumaya çalışan Hz. Zeyd de başından yaralanmıştı.

    Hüzün yılıydı, Allah Rasûlü eşini ve amcasını kaybetmişti, sevdiklerinin acısı daha çok tazeydi. Rasûlullah üzgündü, yorgundu, bitkindi. Efendimiz ve Hz. Zeyd zorlukla bir bahçeye sığındılar ve Rasûlullah orada dua etti:

    “Allah’ım! Güçsüzlüğümü, çaresizliğimi, insanlar tarafından hor ve hakir görülüşümü sana arz ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin zayıf görüp üzerine yüklendiği çaresizlerin Rabbi sensin. Eğer bana karşı bir gazabın söz konusu değilse, başıma gelen bu belalara, çektiğim bu sıkıntılara aldırmam. Ancak senin rahmetin bunları da göstermeyecek kadar geniştir.” (İbn Hişam, cilt 2, s. 68.)

    O dua ki, iki cihan güneşinin mübarek dilinden dökülüyordu. Ayakları kanayan, canı acıyan, yüreği acıyan ve çaresizliğini Rabbine arz eden Merhamet Peygamberi’ni yüce Allah merhametiyle teselli etti.

    Hz. Cebrail gelerek şöyle dedi: “Allah, insanların senin hakkında söylediklerini işitmiştir. Onların seni korumaya yanaşmadıklarını da biliyor. Eğer sen istersen Allah, şu iki yalçın dağı üzerlerine çöktürüp onları helak edecek.”

    O ki, şefkat ve Merhamet Peygamberi'ydi. Taif halkına beddua etmedi, haklarında kötülük dilemedi, affetti, merhamet etti:

    “Hayır, ben lanet okumak için değil, âlemlere rahmet olmak için gönderildim.” “Ben Rabbim’den, onların neslinden gelecek insanlardan, sadece Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan bir nesil lütfetmesini diliyorum.”
    O ki, kendisine ve ashabına eziyet ve işkence eden Mekkeli müşriklere, kıtlık zamanında aç kaldıklarında erzak göndermişti.

    O ki, eziyet görüp kovulduğu, hicrete mecbur bırakıldığı Mekke’ye, fetihle birlikte tekrar döndüğünde intikam değil, gönül almıştı.

    Çölde yaşayan Müslümanlardan bazıları Rasûlullah’ın yanına geldiklerinde O'nun çocukları öpüp sevdiğini görünce şaşkınlıkla:

    “Siz çocuklarınızı öpüyor musunuz?” diye sordular. Hz. Peygamber “evet” deyince:

    “Ama biz vallahi çocukları öpmeyiz” dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:

    “Allah sizin kalbinizden merhameti söktüyse ben ne yapabilirim” buyurdu.

    O ki, çocuklara karşı çok merhametliydi. “Ben bazen uzatmak niyetiyle namaza başlarım. Fakat bir çocuğun ağlayışını duyar ve annesinin ona düşkünlüğünü bildiğim için namazı kısa tutarım” demişti.

    O ki, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü cahiliye ve zulüm devrinde merhameti getirdi. İnsanlığa merhameti öğretti, ümmetine merhameti tavsiye etti.

    YanıtlaSil