21 Ocak 2019 Pazartesi

İslam köleliği neden tamamen kaldırmamış

Kuran sadece 600 lü yıllara inmediği gibi günümüzün kitabı da değildir her devrin insanı kendi kültürüne göre onu anlamıştır anlayacaktır.Tabiki onu anlarken bilimden de yararlanacağız .Kölelik sosyoloji ve tarihle ilgili bir kavramdır dolayısıyla Kuranın indiği yıllarda toplum islam ve kölelik arasında nasıl bir bağ kurmuş ona bakalım
”o dönemdeki Mekkeli müşriklerin İslam’a karşı çıkmalarının bir sebebi de Hz. Muhammed’in kölelerle hürleri eşit görmesiydi. Mekkeliler Hz. Muhammed’e karşı koyarken bir söylemleri vardı…. Neydi o söylem? Diyorlardı ki “eğer Muhammed’in dinine tabi olursanız tüm köleleri kaybedeceksiniz. Şu halde yarın kim sizin işinizi yapacak?”
İslam köleliğe uygun olsa ya da teşvik etse mekkeli zenginler neden bu propagandayı yapsın…. ve o zmanki köleler kendilerini köle kullanmaya devam edecek bir dine neden inansınlar! Kaldı ki Bilali habeşi daha hicretten önce özgürlüğüne kavuşturulmuştur.
Kur’an Allah’tan başkasına kulluk edilmesini hud 2’de ve İsra 23 gibi ayetlerde yasaklar. Ama bugün bildiğimiz anlamıyla köle insanların kulu olarak bilinir
Şu halde İslam köleliği kabul etmez. Çünkü kölelik sistemi efendilerin kendilerini o insanlar üzerinde Tanrısal tasarrufa sahip kıldıkları bir sistemdir. ”Zira senin Rabbin, başkasına değil yalnızca kendisine kulluk etmenizi emreder.
Allahtan başkasına kulluk yasaksa sahiplik sistemi olan kölelik İslam’a göre şirk sistemidir. Müslümanların çoğunun bu sistemi İslam’ın desteklediğini söyler. Bu son derece üzücüdür. Çünkü kendi dinlerinden bi haberdir.
….
Kur’an indiğinde köleliğin kaynakları nelerdi?
-Faiz borcu gibi borçlarını ödeyemeyenler köleleştirilebiliyordu.
-Haramilik/Eşkiyalık ile baskınlar yapıp hürleri köleleştirmek
-Savaşlar
-(0gerçek kaynak olmayan)Kölelerin miras ya da satın alma yoluyla ele geçmeleri
Kuran bu kaynakları kurutarak köleliği bitirmek istemiştir…. ya da insanlar bu olgunluğa eriştiklerinde kölelik olmaz .
Kölelerin miras ya da satın alma yoluyla ele geçmeleri mevzusu köleliğin kaynağı değildir. Mevcut yani var olan köleler konusudur. Yani bir köle satın alınıyorsa ya da miras yoluyla sahip değiştirdiyse bu zaten köledir. Bu yeni köle olmamıştır. Yukarıda saydığım üç maddede Allah hür birini köleleştirmeyi yasakladı. Kur’an bu maddeden itibaren var olan mevcut kölelere ne yapılacak onun çözümünü planlamaya ve bunun ile ilgili çözümler üretmeye başlıyor
———–
Şimdi Allah’ın var olan mevcut köleler hakkındaki çözüm planlarını görelim.
1. Allah köle miktarını eritmek için yapılan birçok günah için köle azad edilmesini emreder. Bu günahlarda köle azad edilmesi başka günahlarda azad edilmeyeceği anlamını taşımasın. Burada Allah bir üslup bir tarz öğretiyor.
a. Bozulan yeminler sebebiyle köle azad edilmelidir.
Allah, düşüncesizce ağzınızdan kaçırdığınız yeminler hususunda sizi sorumlu tutmaz. Fakat bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Bu tür yeminleri bozmanın karşılığı, kendi ailenize yedirdiğinizin ortalamasıyla on yoksulu doyurmak ya da giydirmek veya bir insanı özgürlüğe kavuşturmaktır; bunu bulamayan kimse ise üç gün oruç tutar. Bozduğunuz yeminlerin kefareti budur: Öyleyse yeminlerinize sadık kalın! (HAYAT KİTABI KUR’AN MEALİ – MAİDE 89)
b. Hata sonucu adam öldürmenin bedeli köle azad etmek ve diyet vermektir.
Ve bir mü’min başka bir mü’min’i asla öldüremez; hataen olursa o başka. Bir mü’min’i hata ile öldüren kişi ise, mü’min bir köleyi özgürlüğe kavuşturur ve maktülün yakınlarına diyet öder; eğer onlar diyeti bağışlarlarsa, o başka. (HAYAT KİTABI KUR’AN MEALİ – NİSA 92)
Ayete bakar mısınız! Hata ile öldürme sonucu başkasını diriltme koşulu getiriliyor. Kölelikten azade olmak dirilmektir. Yukarıdaki ayette öldürülen kişinin ailesi diyeti istememe hakkını bile elde ederken aynı hak köle azad etmeyebilir şeklinde verilmiyor. Müslüman için bu ayet her şeyi açıklamıyor mu?
c. Araplarda zıhar diye bir gelenek vardır. Bu kötü mantık bugün bile insanların zihinlerinde vardır. Bunun kefareti köle azad etmektir.
Ne ki “Sen bana annem kadar haramsın” diyerek eşlerinden ayrılanlar, ardından da söylediklerinden geri dönen kimseler var ya: işte onların (kefareti) eşler birbirine yaklaşmadan önce bir köleyi özgür kılmaktır. Size yönelik ilahi uyarı budur. Ve Allah bütün yaptıklarınızdan ayrıntısıyla haberdardır. (HAYAT KİTABI KUR’AN MEALİ – MÜCADİLE 3)
2. Allah köle varlığını eritmek için uyguladığı ikinci çözüm yolu zekâttan köle azadı için pay ayrılmasıdır. Ayete bakalım:
Zekâtlar yalnızca yoksullara ve düşkünlere, bu işi yapan görevlilere ve kalpleri kazanılacak kimselere; özgürlükleri elinden alınanlar ve borç yükü altında ezilenler için, Allah yolunda gösterilen her türlü faaliyet ve yolda kalmışlar için verilir: bu Allah’ın koyduğu bir kuraldır. Ve Allah her şeyi bilir, her hükmünde tam isabet sahibidir. (HAYAT KİTABI KUR’AN MEALİ – TEVBE 60)
Bazıları kalkıp “burada köle azadı için zekât verin demiyor sadece zekat verin diyor” deyip bir itirazda bulunabilir. Ben de ona şunu soruyorum: Zekâtı köle ne yapacak? Sahibi onun yiyecek ve giyecek ihtiyacını gideriyor. Kendisine spor araba alsın diye mi zekât veririz? Sahibi ona verilen zekâta el koymaz mı? Biraz mantıklı düşünmek lazım. Allah’ın burada kastı köle özgürlüğüne kavuşsun diye zekât verin de sahibine verip kurtulsun. Aynı isteği Allah Bakara 177’de de yapar. Kölelerin kendi özgürlüklerine kavuşmaları için maldan infak etmemizi ister. Peki Köleyi emrinde bulunduran Müslüman, bir kölenin verdiği parayı kabul etmeyip köleyi özgürlüğüne kavuşturmayı reddetme hakkı var mıdır? Tabii ki yoktur. Bununla da ilgili de (sözde) Müslümanlar cingözlük yapmasın diye tedbir amaçlı ayet inmiştir. O ayeti 3 numaralı madde de vereyim.
3. Kölelikten ayrılmak isteyen bir insanı sahibi engelleyemez. Onunla sözleşme yapıp onu bırakmak zorundadır. İşte can alıcı ayet budur: Nur 33
Ama evlenmeye bir türlü imkân bulamayanlar, Allah lütfundan kendilerine (bir fırsat) tanıyıncaya dek iffetlerini korusunlar! Öteden beri mülkiyetinizde bulunan esirlerden (kölelerden) azatlık sözleşmesi yapmak isteyenlere gelince: eğer onlarda bir liyakat görüyorsanız, onlarla sözleşme yapınız; üstelik onlara Allah’ın size (emanet) olarak verdiği maldan bir miktar da veriniz (HAYAT KİTABI KUR’AN MEALİ – NUR 33)
Bu ayete göre özgürlüğünü isteyen köleye özgürlüğü verildiği gibi iş buluncaya kadar geçimini temin edecek bir miktar para da verilmesinin gerekliliği vurgulanır. Allah hür bir insanı köleleştirmeye karşı çıktı ama niçin mevcut olan kölelere artık hürsünüz demedi, mevcut köleliği niçin içki ve kumar gibi kesin bir dile yasaklamadı sorusu bu ayette gizli
————-
İslam’da mevcut olan köle miktarı eritilirken. Kölelik eski vasıflarını da kaybetti. Köle kul olmaktan bedavaya çalışan işçiye dönüştü. Sahibi köleyle ilgili Tanrısal tasarruflara sahip değildi artık. Efendi eşittir Tanrı modeli kaldırıldı. Kölenin istediği insanla evlenme özgürlüğü geldi. Sahibi kölenin yaşam hakkını artık elinde bulundurmuyordu.
Sahibi kölesiyle evlenmediği takdirde onun cinselliğinden artık yararlanamadı. Yukarıdaki mesajlarda müslümanım diyenlerin bile Bu konuyu yanlış bildilerini gördüm
Bunları bir yanlış anlamayı düzeltmek için yazma gereği duydum. Kur’an’a inanan bir Müslüman kendini kölenin Tanrısı olarak göremezdi. Çünkü bu şirk olurdu. Yani kölelik sistemi her açıdan Kur’an’ın tüm ayetlerine aykırı. En azından peygamber yaşıyorken Müslümanlar’ın kölelerine kendileriyle eşit haklara (bırakıp gitmesi hariç) sahip biri olarak baktığına eminim. Hz. Muhammed daha peygamber bile değilken kölesi Zeyd b. Haris’i oğlu gibi yetiştirdi. Ancak Peygamberin vefatından sonrası için aynı düşünceye sahip değilim.

3 yorum:

  1. Kur’an niçin köleliği kesin bir dille yasaklamadı?
    Sebebi sosyolojik. Borca dayalı köleleştirmeyi Bakara 280 ile yasakladı.
    Haramilik/Eşkiyalık ile baskınlar yapıp hürleri köleleştirmek zaten Kur’an’ın tüm ayetlerine aykırı.
    Savaş sonucu köleleştirmeyi ise Muhammed 4’te ve Enfal 67’de yasakladı.
    Yani bir Müslüman asla bir insanı köleleştiremez. Hür insan Kur’an’a göre köle yapılamaz. Kur’an bunları yasaklar.
    Ancak mevcut durumda bulunan köleliği de kaldırmamıştır. Tüm tartışmaların sebebi de budur. Köleleri bir havuz gibi düşünün. Kur’an bu havuza kaynak olan vanaları kapattı. Ardından havuzun giderlerini hafifçe açıp süreç içinde köle havuzunun bitmesini bekledi. Kur’an’ın çözüm sistemi buydu. Tabii peygamber sonrası Müslümanlar köleliği devam ettirdiler.
    Birden kaldırsaydı toplumsal bir deprem olurdu.
    Niçin içki gibi kesin bir dille mevcut kölelerin özgürleşmesine dair bir hüküm vermedi? Bu sosyolojik bir problem ve insan içki gibi bir nesne değildir. Kölelik sistemi binlerce yılda oluşturulmuş ve homo sapiens’in en büyük günahlarından. Şu halde onu yok etmek de birkaç yılda olamazdı. Şöyle düşünün demokrasi, homo sapiens’in tecrübe ve birikimiyle yüz binlerce yılda oluşan bir sistem. Ben desem ki herkesin krallık sistemini meşru gördüğü 3 bin yıl önce biri kalkıp demokrasiyi ilan etseydi ne olurdu? Tabii ki saçma olurdu. Toplumun alışkanlıkları sosyolojik kabullenmeleri var. Toplum bu yeniliğe karşı direnecekti. Toplumun buna hazırlanması, dönüşmesi, kabullenmesi adım adım olur. Toplumsal gelişimlerin aniden olmadığını en iyi bilen toplum bilimciler ve siyasetçilerdir. Türkiye 1923’te Cumhuriyet’e geçişte ne kadar zorlandıysa 2017’de Başkanlık Sistemine geçişte o kadar zorlandı. Toplum alışkanlıklarını bırakamıyor.
    Kur’an’ın köleler hakkında aceleci davranmayıp yeni kölelerin oluşmasına mani olması ve var olan kölelerin ise sistematik bir şekilde özgürleştirilmesi metodu Kur’an’ın bir insan ürünü olmadığının en büyük kanıtı. Kur’an’ı Hz. Muhammed yazsaydı dininin yayılması adına tüm kölelere özgürlük vaad ederdi tıpkı Amerika’da savaşı kazanmak adına tüm kölelere özgürlük vaad eden George Washington gibi. George Washington köleliğin bir anda bitirme mantığının yaratacağı toplumsal hasarı hesaplayamadı.
    Bazılarınız niye o zaman köleler bitmedi? Allah’ın sistemi işe yaramıyor mu? diyebilir. Bu haklı bir tenkit de olur. Buna da cevap verdim aslında. Peygamberin vefatından sonra Kur’an’ın sistemi terk edildi. Kimse köleliğin menfaatlerinden vazgeçmedi.
    İslam’ı bu noktada eleştiren insanların anlamadığı bir nokta var: Kur’an’da köleler ile ilgili hükümler var ancak köleleştirme Kur’an’ın yasakladığı bir olaydır. Bu iki kavram karıştırılıyor. Kölelerin tüm dünyanın üçte birinden fazla olduğu bir dönemde inen Kur’an, onlar hakkında hüküm vermese miydi? Bu çok saçma olurdu. Kendi çağına hitap etmeyen bir Kur’an olabilir miydi? Kur’an’a dün inmiş muamelesi yapılmamalı. Kur’an her çağa bir sunumu olduğuna inandığım bir hitaptır. O dönemde mevcut köleler için de düzenlemelerin Kur’an’da olması gayet normaldi. Bu düzenlemelere bakıp Kur’an köleliği desteklemiş demek akılsızca bir iddia olur. Kur’an eşcinseller hakkında da hükümler getirmiştir. O halde Kur’an eşcinselliği de destekliyor diyebilir miyiz?

    YanıtlaSil
  2. Cariyelik konusu
    Bu konuda en önemli dayanakları ev ma melekte eymanüküm ifadesidir
    Tür mealciler de Arap kültürünün etkisinde kaldıkalrındna genelde hep aynı anlamışlar cariye şeklinde çevirmişler
    ama Amerikalı bir alim ki arapçayı çok iyi bilen birisi Muhammed Esed bu tamlamaya farklı bir anlam veriyor …ki kelime anlamına dauygun ve bu durumda cariyeliğin dayanağı ortadan kalkıyor
    ———-
    Nisa 3. ayette geçiyor bu ifade
    4 – Lafzen, “sağ ellerinizin sahip oldukları” -Yani, Allah yolunda girişilen bir savaşta esir alınanlar (bu konuda bkz. sure 2, not 167 ve 168, sure 8, not 72). Açıktır ki “ikisi, üçü veya dördü (ile); ama … korkarsanız” ibaresi, hem cümlenin ilk bölümünde değinilen hür kadınlar, hem de esirler -çünkü bu her iki isim de “evlenin” emir-fiili ile bağlantılı olarak kullanılmaktadır- ile ilgili bir yan cümleciktir. Böylece cümlenin tümü şu anlama gelir: “Size helal olan [diğer] kadınlar arasından veya meşru şekilde sahibi olduklarınız [arasın]dan biri ile evlenin; [hatta] ikisi, üçü ya da dördü [ile]. Ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, [sadece] bir tane [ile]”. Bununla, kadınların hür mü yoksa menşe itibariyle esir mi olduğuna bakılmaksızın evlenilecek kadın sayısının dördü geçmemesi îma edilmektedir. Muhammed Abduh, yukarıdaki ayeti işte bu şekilde anlamıştır (bkz. Menâr IV, 350). Bu görüş, ayrıca hem bu surenin 25. ayeti, hem de kadın esirler ile evlilikten bahseden 24:32. ayet ile desteklenmiştir. Yaygın görüşün ve geçen yüzyıllardaki pek çok Müslümanın uygulamasının aksine, ne Kur’an ne de Hz. Peygamber’in örnek hayatı, evliliğe dayanmayan cinsel ilişkiye hiçbir şekilde izin vermemektedir. Birden fazla (azamî dörde kadar) evliliğe izin verilmesine gelince, bu, “Onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman [sadece] bir tane ile [evlenin]” hükmü ile öylesine sınırlandırılmıştır ki böylesi çok evlilikten yalnızca çok istisnaî durumlarda ve istisnaî şartlar altında söz edilebilir (bkz. 24:32’nin ilk cümleciği ve ilgili 42. not). Aynı iznin neden kadınlara verilmediği de sorulabilir. Ama cevabı basittir: Kadın-erkek ilişkilerini etkileyen ruhsal sevgi faktörüne rağmen cinsel isteği belirleyici biyolojik faktör, her iki cinste de üremedir; ve kadın bir defada sadece bir erkekten hamile kalıp diğerine hamile kalmadan önce dokuz ay beklemek zorunda olduğu halde bir erkek her kadınla birlikteliğinden çocuk babası olabilir. Böylece eğer kadına fıtraten çok-evlilik içgüdüsü verilmiş olsaydı sadece israfta bulunulmuş olurdu; ama erkeğin çok-evlilik eğilimi, biyolojik bir temele sahip bulunmaktadır. Açıktır ki biyolojik faktör, evlilikteki sevginin unsurlarından yalnızca bir tanesidir ve elbette her zaman en önemlisi değildir; ama yine de temel bir faktördür ve bu nedenle de evlilik kurumunun belirleyicisidir. İnsan tabiatını daima hesaba katan bir geniş-görüşlülükle İslam Şeriatı, erkeğin birden fazla kadın sahibi olmasına izin verip kadının bir defada birden fazla erkek ile evlenmesine müsaade etmeyerek sadece evliliğin sosyo-biyolojik işlevini (neslin korunması da dahil) korumayı amaçlar; oysa ölçülemez olan ve bu nedenle hukukun kapsamı dışında kalan evliliğin ruhsal yönü, tarafların tercihine bırakılmıştır. İslam’da evlilik tamamen serbest bir sözleşmeye dayandığından, boşanma başvurusu, her iki tarafa da daima açıktır. (Evliliğin kadın tarafından sona erdirilmesi konusunda bkz. sure 2, not 218.)

    YanıtlaSil
  3. kölelik neden tamamen kaldırılmamıştır
    Konuyla ilgili olarak bu soruyu soranlara şu soruyu sorayım
    Çıkan bir savaşta esir alınma olaylarının olabileceğini (kurşuna dizmek daha iyi diyenler varsa kendilerinin bir savaşta esir düşmesi durumunu düşünmelerini tavsiye ederim)
    herkes kabul eder herhalde peki bu durumda esirler ne olacak çoğaldı çoğaldı çoğaldı bakmak zorlaştı ya hitler gibi imha edeceksiniz
    yada insaflıysan çalıtıracaksınız ki şu anda bütün dünyada ülkemiz de dahil mahkumlar (köle gibi değil )çalıştırılır İşte ülkeler esirleri imha etmesinler diye kötünün iyisi bir duruma da açık kapı bırakılmış köle yapabilirsiniz
    Ama zaten savaş dışında baskın borçtan dolayı vs köle edinmek kesin bir dille yasaklanmış
    diğer kölelerin de en kısa sürede özgürlüğüne kavuşturulması içinde nerdeyse emre yakın tavsiyelerde bulunulmuştur.Yani kısacası yine hayata verilen değer nedeniyle bazı istisnai durumlar için açık kapı bırakılmıştır.

    YanıtlaSil